Ayakları yerden kesilmiş karnında adeta kelebekler uçuyordu. İçinde tarifi imkansız bir sevinç. Ne güzeldi sevmek. İnsana yeni bir hayat bahşediyor hemde içi mutluluk dolu. Daha bir güzelleşiyor sanki insan yoksa Aşkın gücüyle ışıl ışıl parlayan gözler mi güzel görmeye başlıyor.
Aman ne fark eder ki. Sevip seviliyordu bundan daha güzel daha değerli ne olabilirdi ki. Zaten dünyayı güzelleştiren sevgi değil mi? Dünya aynı dünya değişen tek şey kalp çarpmalarının artmasıyla hayat bulan insan. Hızlı çarpan kalp daha fazla mutluluk daha fazla yaşam enerjisi pompalıyor insana.
Üç yıl öncede böylesine delice sevip evlenmişti. Bu sefer başkaydı öyle olmazdı. Ne kötü bir evlilikti hatırlamak bile istemiyordu. Evlenince çok değişmişti sevdiği adam . Bir yıllık evliliğinde gördüğü sadece şiddet ve hakaretti. Bir yıl nasıl katlanabilmişti? Psikopat birinden boşanmak da kolay olmuyor. Boşanmaya cesaret edip kesin karar verdiğinde bile kurtulamamıştı. Bir yıl evinin önünde elinde kezzapla beklemişti. “Çıksın yüzüne dökeceğim benden nasıl boşanır.”
Polis bile çare olmuyordu nasıl olsun ki tutuklayıp bırakıyorlar. Ta ki en sonunda üç ay hapis cezası verilene kadar. Bunca yaşananlar depresyona girmeden geçer mi? Zor yıllardı bunlar ama geçti hepsi geçti şükür. Şimdi ikinci bir hayat kapısını açmıştı. Onca ilaç çare olmazken depresyona Aşk ilaçtan öte derman olmuştu. Şifanın alasıydı Aşk, sanki insanı baştan yaratıyordu.
Aynada şöyle alıcı gözüyle bir daha baktı kendine. Özel yaptırdığı pastada gelmişti. Güzel süpriz olacaktı taa İstanbul’dan İzmir’e sevdiğinin doğum günü kutlamak için gelmişti. Özenle hazırlandı sevdiği adamın kapıyı açtığında şaşkın bakışlarını ve onu gördüğüne ne kadar sevineceğini hayal etti içi pır pır ediyordu. Heyecan tüm iliklerine kadar yayılmıştı.
Pastasını, hediyesini aldı yola koyuldu. Sevdiğinin kapısına vardığında dizlerinin bağı çözülmüş elleri titriyordu. Kendini topladı saçlarını son kez düzeltti zorda olsa zile bastı. Kalbi yerinden fırlayacak gibiydi saniyeler yıl olmuştu. İşte sabırsızlıkla beklediği an kapı açıldı. Şoktaydı siyah mini gecelikli bir kadındı karşısında duran. Şaşkın şaşkın iki kadın bakışırken geldi sevdiği arkadan “Hayatım gelen kim?” diyerek.
Göz göze geldiler Hayatım mı demişti ona? Tekrar çınladı hayatım diyişi kulaklarında. Pastası, hediyesi düşmüştü ellerinden kalbi duracak gibiydi. Ne diyeceğini ne yapacağını bilemiyordu donup kalmıştı. Sevdiği adam açıklayabilirim dediğinde gözleri parladı. Dilinin ucuna onca söz geliyordu ama nafile sanki ağzı düğümlenmişti. Yıkılmıştı adeta hızla uzaklaştı oradan hiçbir şey demeden.
İnsanın içi Acır mı Acır mı hiç? Acıyor işte hemde öyle böyle bir acı değil tüm vücut zehirlenmiş gibi yakıyor içini, boğuyor, nefes aldırmıyor. Sevilmek ne kadar mutlu ediyorsa aldatılmakta en az o kadar perişan ediyor. Oturdu sahilde ağlıyordu durmadan sanki göz yaşlarıyla yüreğindeki acıyı dindirip ateşi söndürecekmiş gibi. Denizle dertleşiyordu. Sevmiycem artık bir daha asla sevmiycem…